8 yıllık kesintisiz eğitime pedagojik ve sosyolojik olarak karşı çıkıyor, “beşikten mezara kadar ilim” diyorduk. Birinci sınıf öğrencisi ile ergenlik sorunlarını yeni yeni tanıyan sekizinci sınıf öğrencisinin aynı binayı paylaşmasının bile tek başına büyük bir problem olduğunu ve bir nesli bir inat uğruna feda edeceğini ifade etmiştik. Bugünlerde yaşadıklarımızın on beş yıl öncesinde atılmış yanlış adımlara dayandığını da üzülerek görmekteyiz. Hatta bu asıl sebepten ötürü bedel ödetme derdi ile dayatılan, kin besleten, öğrencileri örseleyen sekiz yıllık kesintisiz eğitim sisteminin değişmesinin gerekliliğini hep ifade ettik. Ancak keserin ve sapın döneceğini umutla bekleyenler olarak 2012 yılında apar topar yürürlüğe giren üç çarpı dört uygulamasını değişimi tetikleyen açık emarelerine rağmen yol ve yönteminden dolayı son derece manidar karşıladık. Aceleciliğin bedelinin ağır olacağını ifade ettik hala da ifade etmekteyiz. Yöneticiler çaresiz bırakılmıştır. Öğretmenler yılına, yerine, branşına bakılmaksızın norm sıkıntısının ortasına itilmiştir. Hesapsız adımların en büyük bedeli ise bu yıl okula merhaba diyenlere, ortaokulla tanışanlara ve gençlere ödettirilmiştir. Mesela birinci sınıfa başlayan öğrenciler geçmiş yıllardan farklı olarak mı okuma yazma egzersizlerine başladılar. Programa rağmen ilköğretim müfettişleri okumanın başlamadığı sınıf öğretmenlerine farklı cümleler mi kurdular? Hani oyunlar, nerede hayatın bilgisi. Sözde yeni sistemle uyumlu olacak eğitim çalışanını vaktiyle motive ettiniz mi ki sözünüz söylediğiniz şekilde uygulanacak. Yoksa sizlerde eğitimi hap mesafesinde görenlerden misiniz? Büyük bir kararlılıkla uygulandığını ifade edince, yuvarlak cümlelerle geçiştirilince öyle olduğunu mu düşünmektesiniz. Hadi üç beş seneye sistem oturur. Söyler misiniz bu üç beş sene okullarımızdaki bizim öğrencilerimiz deneme sürümü olarak mı geleceğe yürüyecek. Tecrübe için daha kaç öğrenci gerekecek. Stratejik çeşitlilik konusunda zorluk yaşamayan Milli Eğitim Bakanlığının ve icracılarının bir politikası olduğunu, bir birikimle yürüdüğünü düşünmüyoruz.
Ülkemde çalışan, üreten, paylaşan yüz binler var. Üretmeyen, çalışmayan, paylaşmayan milyonlar. İlkokulda, ortaokulda, lisede kimlik, kişilik ve ruh kazanan yüz binler var, İlkokulda, ortaokulda, lisede kimlik bunalımına giren, kimliği örselenen milyonlar. Öğretmenini değerli, kıymetli kılan yüz binler var. Öğretmeni tarafından farkına bile varılmadan kaybedilen milyonlar. Konferansta, panelde, törende, kutlamada anlatılan yüzlerce güzel hikâye, bir o kadar sahte tebessüm var. Okulda, okul yolunda, bahçede, derslikte yaşanılan binlerce boş hikâye. Ambalajlar çok güzel içlerinde boşlar var. Zarfa değil mazrufa bakmanın haklılığını ortaya koyan yüzlerce sebep var. Dünyanın en pahalı coğrafyasında nefes alma istidadı, nesil yetiştirme istidadı var. Din-i İslam var. Geçmişin gözü yaşlı anaları var. Şehit olmuş ecdadı var. Her fırsatı değerlendirmek için pusuda bekleşen düşmanları var.