Genel Başkan Murat KARATAŞ’ın üçtuğmedya.com İnternet Sitesi İçin Derlemiş Olduğu Yazısı

Paylaşmak İster misiniz?

Share on facebook
Facebook'ta Paylaş
Share on twitter
Twitter'da Paylaş

Yorum Yapabilirsiniz

 

EŞEK OLSA OLMAZ MI? Kağıt ve kalem Kalemle kelam Kelama biçilen anlam Söze tesir verecek olan Yaradan… Nereden, nasıl, ne şekilde başlamalı yolculuklara. Hangi derdi yazıya dökmeli. Hangi sözü sahibi ile bir etmeli, birlik etmeli. Hangi söz sahibinin çırpınışlarındaki manayı ruhlara çakmalı, yeni besmeleler için bir adım atmalı. Cemre gibi toprağa düşmeli, yeni fetihlerin habercisi olmalı. Yeni fetihçilere bir yol açmalı. Evvela ataletten kurtulmalı. Meylürrahattan uzak olmalı. Yılgınlıklardan, ölü topraklarının altında gölgelenmekten Rabbine sığınmalı. Karamsarlıktan koşar adım kaçarak umutla yarına soluk olmalı. Yani evvela ümidin varlığını daim kılmalı. ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir’. Ayetine bütün yüreğiyle iman etmeli… Sonra her ferdi ağırlığınca değerlendirmeli. Her nefse ağırlığınca değer vermeli. Ne, olduğundan farklı bir şekilde abartmalı, göklere çıkartmalı ve ne de yermeli, yerin dibine gömmeli. Lakin unutulmaması gereken bir büyük tuzak var ki; her türlü yanlışı yapıp, adaleti mahzun bırakıp, usulsüzlüğü meşru kabul edenlerin, güç elinde iken muhataplarına Maslow’un ifadesi ile çivi muamelesini reva görenlerin, vedalarında takındıkları akil edalara karşı uyanık olmalı! Vakarlı paragraflar, hikayeden gözyaşları, duygusal safsatalar… Toprağın altından, ölümün varlığından bahsetmeler, değerlerimizden kotarılan münafıklıklar, riyalar, kanlar, sahte mırıldanmalar…Asla pabuç bırakmamalı… Biraz da ‘dil’ den konuşalım. Hani yazmaktan imtina ettiğimiz, günün koşuşturmacasına kapılıp, modern dünyanın prangasız köleliğine kaptırıp kendimizi, sesli harflerine ihanet ettiğimiz dilimizden. Kısa kısa kelimelerle, yarım yamalak cümlelerle ilişkilerimizi yürüteceğiz derken sembollere, garip şekillere teslim ettiğimiz dilimizden. Kişiye ait olana saldırıldığında mücadele ve müdahaleden geri durmadığımız, lakin topluma mal olmuş olana dokunulduğunda sessizliğe büründüğümüz dilimizden. Derdimizin, sevgimizin, çığlığımızın dünyalara kavuşmasını sağlayan lisan-ı kalden. Edebiyatı, sanatı, içtimai hayatı ve dahası geçmişi geleceğe bağlayacak olan kültürü, türküyü, mirası… Müşfik Kenter ki Allah tahsilatı affetsin, Napolyon’u canlandırdığı bir tiyatro oyununda, savaş meydanında, bir sahne performansında ‘bir at, bir at, bir ata imparatorluk veririm’ deyince rolü gereği, dil bilmez bir cahilin seyircilerin arasından mukabelesine maruz kalmış, ‘eşek olsa olmaz mı’ diye… Usta namına yakışır bir hazırcevaplılıkla atılmış: Olur, buyurun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önce LİYAKAT, sonra HAK..!

GİRİŞ YAP