MEB, DEVLET POLİTİKASI SORUNUNU NE ZAMAN ÇÖZMEYİ DÜŞÜNÜYOR?
“Milli” Eğitim Bakanlığı, 10 yılı aşkın süredir “kuşkusuz” değişim vizyonu ile hareket ediyor… Çok güzel vizyon ve misyon ile yola çıkıldığı kanaatindeyiz… Gelelim uygulama aşamasına… Maalesef, uygulamalarda ciddi sıkıntılar olduğunu görüyor, sıkıntıları birlikte yaşıyoruz.
Hangi konuyu ele alsak bilemiyoruz? Neticede hangi konuyu masaya yatırsak yatıralım, uygulama safhaları hep sıkıntılı… Öğrenci merkezli eğitim mi ele alınsın ya da öğrencilerimizi “bir bütün olarak ele alma” kavramını mı? Yoksa öğretmenlerimizin ve idarecilerimizin sorumluluk alma duygusundan gün be gün uzaklaşıyor olmalarını mı? Ya da idareciliğe atanmak isteyen meslektaşlarımızın girmek zorunda bırakıldıkları şekilci, taraflı tutumları mı? Öğretmen ve idarecilerin il içi veya il dışı nakillerde yaşanan sorunlarını mı? Ne zaman MEB yukarıda sayılan tüm örnekler için bilim temelli yasal dayanağı üretir ve uygulama sürecine girer ancak o zaman daha gerçekçi ve esaslı bir devlet politikası üretmiş olur.
Arzu ederdik ki MEB, değişim vizyonunu ve misyonunu kendi manevi ve kültürel değerlerimize uygun olarak planlayıp değerlendirsin ve MEB’de uygulamaların altyapıları sağlam kurularak vizyon ve misyon işlevsel olsun… Ama nerde?
MEB “klasik” mantık ile hareket ediyor. İlk olarak yasal dayanak yazılıyor ve yayımlanıyor… Ardından uygulama safhasına geçiliyor. Daha sonra bir sorun ile karşılaşınca… “ki mutlaka karşılaşılıyor” biraz buradan, biraz şuradan değiştirerek sorunları çöz(eme)me yoluna geçiliyor. Bu yöntem, deneme-yanılma yöntemi değil midir? Deneme-yanılma yöntemiyle bu kadar çalışma ve enerji heba olmuyor mu? Milli Eğitimin ciddi bir devlet politikası olması gerekmez mi?
Soruyoruz; ciddi bir planlama bu şekilde mi yapılır? Bürokratlarımızın deneyimleri… yapabilecekleri… bu kadar mıdır?
Size, eğitimi devlet politikası haline getirmiş sayısızca gelişmiş ülke ismi verebiliriz. Bu gelişmiş ülkelerin bir kısmı Batı Avrupa’dadır. Eğitim seviyesi ve başarıları ile yılların eğitim politikalarını geliştirerek güncelliyorlar ve gençlerini ciddi bir şekilde eğitiyorlar. Somut bir örnek verelim: Hollanda… Ülkemizin 1/20 oranında bir toprağa sahip ve yaklaşık 16,5 milyon nüfusa sahip bir ülke. Hollanda devletinde eğitim politikaları daima devlet politikası olmuştur. Her yıl, eğitim politikalarını değerlendiriyor ve geliştiriyorlar. Eğitimlerini yaparken kendi kültürel ve dini değerlerini asla yok saymıyorlar. Eğitim sürecinin sonunda topluma nitelikli bireyler kazandırıyorlar.
Hollanda’nın kendine özgün bir eğitim politikası mevcuttur. Almanya’nın da, Fransa’nın da, İngiltere’nin de… Bu ülkeler, AB çatısı altında asgari müştereklerde buluşup “genel” bir AB eğitim politikası oluşturmuşlar. Genel AB kültürü (Anglo sakson ve Fransız ağırlıklı) inanç olarak Hristiyanlığın bütün kollarını kapsayacak bir anlayış ile AB genel eğitim politikasına dâhil edilmiştir.
AB eğitim komisyonu, AB adayı Türkiye’ye ödev verircesine kendi değerlerini izah etmekle veya dayatmakla meşgul… Efendim… Bireysellik, öğrenci motivasyonu, demokratik eğitim gibi (kavramların içini dolduramadığımız için genel manada “içi boş”) kavramlar gündemimize girmiş durumda. MEB, AB eğitim komisyonunun vermiş olduğu ödevi icra etmekle meşgul görüntüsünde. Bu ise, ne kadar “Milli” olabilir?
Bizim, kendimize özgün kahramanlık öykülerimiz, manilerimiz, ninnilerimiz, destanlarımız, tarihi değerlerimiz, kültürel ve manevi değerlerimiz var. Sonuçta, biz ne Alman ne de Hollandalıyız; biz, Türk’üz ve Müslümanız…
Öte yandan, MEB ne zaman ki “ithal” etmeye çalıştığımız eğitim politikamızı daha “Milli” hale getirir, Anadolu kültürüyle yoğurur ve değerlerimizi yansıtır ve eğitim politikasını devlet politikası haline getirirse inanıyorum ki eğitim sürecinden geçen bireylerimizin niteliği kat kat artacaktır.
“Milli” Eğitim Bakanlığı, ne zaman eğitim konusunda milli olan bir devlet politikası oluşturacak, gün geçtikçe artan sorunların çözüm yolları üzerine kafa yoracak acaba? Merakla bekliyoruz…
Mustafa KARTAL
Birlik-Eğitim-Sen Denetleme Kurulu Üyesi