Değişen Sadece Milli Eğitim Bakanı Unutmayın Bir Çiçekle Bahar Gelmez

Paylaşmak İster misiniz?

Share on facebook
Facebook'ta Paylaş
Share on twitter
Twitter'da Paylaş

Yorum Yapabilirsiniz

Hoca gece yarısı dışardan gelen bağrışmalara dayanamaz, soğuk bir gecede sırtına yorganını alarak kapıya iner. Bir kavga, bir gürültü.  Birazdan ses kesilir. Hoca odasına çıkar. Hanımı sorar. “Ne oldu hoca? Neydi gürültünün sebebi?” Hoca, “anlamadım” der “ama yorgan gitti kavga bitti.”

Milli Eğitim eski bakanı Ömer Dinçer, aynı zamanda bir stratejik yönetim uzmanıydı. Buna rağmen insan kaynaklarına yönelik düşünceleri, eylemleri bakanlığı döneminde hep tartışıldı, kınandı. Oluşturduğu algı öncelikle öğretmenler başta olmak üzere bütün eğitim camiasını örseledi. Okul yöneticilerini il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde çalışanları sürekli izahta zorluk çekecekleri noktalara itti. Yöneticilerle velileri karşı karşıya getirdi. Her gün, her hafta yaptığı açıklamalarla öğretmenleri itibarsızlaştırdı. Dönem içerisinde sendikaların beklentisi aslında çalışanların özlükleriyle ilgili düzenlemelerden öte iade-i itibara yöneldi. Hatta bakanın ve çalışma arkadaşlarının ortaya koydukları yönetim algısı zaman zaman Başbakanı da etkiledi. Hafızamız bizi yanıltmasın ama Başbakanın 25 Mayıs 2012’de –ki o dönemde öğretmenlerin özlükleriyle ilgili taleplerinin konuşulduğu bir dönemdi- “Öğretmenlerle ilgili bir teklif var. Bu camia benim en çok saygı duyduğum kesimdir. Onlara ek ödenek olarak resen 100 lira daha verelim. Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?” açıklamasının öğretmenler üzerindeki etkisini izah edecek ve bu gaflet cümlesinin telafisini ortaya koyacak bir cümle, bir uygulama henüz işitmedik. Çalışanla çalışmayanın ayrılmasını hep istedik. Sendikamız olarak “önce liyakat sonra hak” vurgusu bu konudaki hassasiyetimizi baştacı etmiştir ama açıktır ki 2012 yılı icracıların söz, ifade ve eylemlerinden dolayı eğitim çalışanları adına bühtan bir yıl olmuştur.

Milli Eğitim eski bakanı Ömer Dinçer’in görevden alınmasını, eğitim çalışanları üzerinde oluşturmuş olduğu kötü algının silinmesi adına atılmış siyasi bir karar olarak değerlendirmekteyiz. Hatta bu açıdan bakıldığında sağlık bakanı ve içişleri bakanının da görevden alınmalarını toplum ve çalışanları nezdinde oluşmuş olumsuz havayı bertaraf etme adına gerçekleştirilmiş değişim olarak değerlendirebiliriz. Bakan değişikliğinin resmi-özel-sivil milli eğitim camiasında yansımaları görülmeye başlanmışken bir çiçekle baharın gelmeyeceğini Başbakanın ve hükümetin bundan önce yüreğini sınıfına koymuş, mesleğini layıkıyla yerine getiren eğitim çalışanlarının toplum nezdinde örselediği itibarını iade etme adına daha çok adım atmaları gerektiğini ifade etmekteyiz.

Önce LİYAKAT, sonra HAK..!

GİRİŞ YAP