SAFINI BELLİ ET…

Kıyamete Kadar Sürecek Davanın Adıdır; Kudüs… Dünün meselesi olmadığı gibi, bugünün de meselesi değildir. Bir imtihandır Müslümanın boynuna. Hem mahzun hem mahsum ve hem de mazlumdur… Lakin sessiz olunamayacağını, diplomatik yollarla sonuca ulaşılamayacağını çoktan fark etmiş inanmışlar topluluğunun mücadelesine tanık olmaktadır Kudüs. Evet, 7 Ekim yaşadıklarımızın sebebi değil, sonucudur. 75 yıldır devam eden sistematik kıyımın neticesinde ortaya çıkan kıyam iradesinin adıdır. Evleri işgalciler tarafından boşaltılan, toprakları hırsızlar tarafından çalınan, evlatları lanetlenmiş bir topluluk tarafından zindanlarda esir edilenlere karşı mayalanmış kurtuluş mücadelesidir. Ve kâfirler için yaşasın cehennem, ayetinin tecelli edeceği yolun, önemli bir mihenk taşıdır. Asıl Filistin dışındaki Müslümanların imtihanıdır Kudüs. Türk’ün, Arap’ın, Acem’in imtihanıdır! Vicdan sahibi insanlığın imtihanıdır! İçerdeki Hasanın, dışardaki Hansın imtihanıdır! Gözleri kör olmuşların, kulaklarına ağırlıklar bağlanmışların imtihanıdır! Yöneticileri batının oyuncağı olmuş Suudun, BAE, Mısırın imtihanıdır! Ve ne yazık ki, Kâbe-i Muazzama’ya refakat eden gafillerin, alçakların, ikiyüzlülerin imtihanıdır!

Hac vazifesini yerine getirmek üzere Beytullah’da olduğum bir esnada, sözleri hem zihinleri hem de mideleri bulandıran Kâbe baş imamı Sudeys ile bir şekilde konuşma imkânım olmuş, yatsı namazına müteakip gerçekleştirilen etkinliğin sadece fotoğraf çektirmek için tertip edildiğini fark ettiğimde hevesim kursağımda kalmıştı. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen hacı adayları içerisinden sıra bana geldiğinde, ecdadımın haça çarpan hilalin adı olduğunu ve İslam’a sancaktarlık yaptığını söyleyerek kendimi tanıtmış, yüzlerce yıl hamilik yaptığımız bu kutlu coğrafya üzerinde yaşayanlar olarak Türkçe bilmemelerinin ve buna mukabil peygamberimiz Hz.Muhammed’in (s.a.s) dilini konuşamayışımızın bizliğimize halel getirmek için hazırlanmış büyük bir oyun olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Ne var ki onlar adına görüntüden öte bir anlamı olmayan etkinliklerinde korumalar mahareti ile uzaklaştırılıp, yeni cümleler kurmam engellenmişti. Oysa kendisine Cuma hutbelerinin, her ülkeden gelen hacı adaylarının anlayabileceği şekilde bir çalışma yapılmasını tavsiye edecektim! Kime söyleyecektim ki! Sessiz kalın, yöneticilerinize itaat edin, ses çıkaranları hapsedin, Gazze’de yaşananları fitne olarak yorumlayan yüzü-kalbi kararmışa mı? Bilakis her gün çocukların katledildiği, elektriksiz, susuz, binasız ve yurtsuz yaşamaya mahkum bırakılan sivil halkın göçe mecbur edildiği Gazze’de, zulmün bedenleri hapsettiği, vicdanları kan ettiği bir dönemde asıl sessiz kalmak fitne, umursuz davranmak münafıklıktır. Tavır almak, irade koymak ise en nihayetinde ayrıcalık değil olsa olsa bir zorunluluk ve de insanlık adına yapılması gereken bir sorumluluktur. Gazze’deki yangın gözyaşları ile sulanmakta, öfke ile ayağa kalkmaktadır. Gömülen şehit cenazeleri değil, medeniyet naraları ile dünyanın gözlerini boyayan insanlığın sözüm ona itibarıdır. Yangının kendisine de sıçrayabileceğini göremeyecek körlükte olan zavallılardır. Kendi dışında derdi olana insan deriz. Sadece ben varım. Benim zevklerim, benim refahım, benim mutluluğum var diyene ise insan demeyiz. Gömülen insan olduğunu zannedenlerin ta kendileridir….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önce LİYAKAT, sonra HAK..!

GİRİŞ YAP