Ülkemizde Akademik hayatın giderek etkisini yitirdiğini gözlemlemekteyiz. Maalesef akademik çalışmalar yetersiz, kuşatıcı ilkelerden kopuk ve temelsiz sürdürülmektedir. Başarı için mücadele etmek yerine yanlı bir anlayışı benimseyerek durumdan vazife çıkarmak her geçen gün verimliliği azaltmaktadır. İnsan kaynakları ülkemizin vazgeçilmez kaynağı olmasına rağmen fark edilememekte, ilkokuldan üniversiteye hatalar demeti ile taşınmakta, sonrasında da kaybolmaktadır, üniversite sıralarının arasında. Performansın etkin olmadığı, ücret dedikodularının en tepedekiler tarafından seslendirildiği bir ortamda çalışmaya çalışan akademisyenlerin arasında gençliğimiz kaybolmaktadır.
Üniversitelerde her yıl konuşulan konu haline getirilen reel ücret kayıpları, konuşanların mı konuşturanların mı ayıbıdır. Bazen liderlik hissi dağın arkasını görebilme kabiliyeti olarak anlatılır. Ve fakat bu manzara yıllardır bütün kesimler, bütün paydaşlar tarafından görülebilecek kadar sarih, apaçık ortadadır. Akademisyenlerin yıllar içerisinde biriktirilen ücret kayıplarının telafi edileceğine dair oluşturulan beklenti ile ücretle terbiye etme gibi algılanan politik manevralar apaçık ortadadır. Siyaset sendika ilişkilerinin bir futbol müsabakasında sağ açık santrafor ilişkilerine dönüştürülmüş olması apaçık ortadadır. 10 yıldır yaşatılan reel kaybın bedelini ödemeden sahte kahramanlık gösterilerine soyunan sendika ağalarının tiyatro oyuncularını aratmayacak davranışları apaçık ortadadır. ŞEFFAFLIK derken bu kastedilmemektedir. Üniversiteler de görev yapan akademisyenler bir tavır beklemekte ağırlıkları tartışmalı olsa da askerin teskere haberini beklediği gibi umutlandırılıp bir başka bahara, bir başka torbaya denilmeyi hak etmemektedir. Beklenti üretimi bütünü ile yanlıştır. UMUT derken de bu kastedilmektedir. İktidar her yaptığı işi doğru yapan kurum değildir. İktidar, samimiyetle ülke kazanımlarını çalışanlarına yansıtırken, aynı zamanda çalışanlarının duygularına en çok hassasiyet göstermesi gereken kurumun adıdır. İktidar üniversitelerde çalışan akademisyenlerin, araştırma görevlilerinden, okutmanlara, öğretim görevlilerinden, uzmanlara, yardımcı doçentlerden, doçentlere ve profesörlere kadar bütün akademisyenlerde ücret artışı konusunda ürettiği beklentiyi hiçbir sendikanın ekmeğine yağ sürmeden yerine getirmek zorundadır. Tekrar etmek gerekir ki hiçbir sendikanın ekmeğine yağ sürmeden, bütünü kucaklayıcı ve kaybedilen yılların açığını kapatıcı bir sorumlulukla gereğini yerine getirmek zorundadır. Durumdan nemalanma derdine düşenlerin ise ödeyecekleri sadece yıllar içerisindeki mağduriyetin bedelidir.
BEDEL ÖDEMEYENLERİN MÜKÂFATA SAHİP ÇIKMA SAİKLERİ KABUL EDİLEMEZ BİR HAKİKATTİR.
SON SÖZ; Akademisyenler hükümetten, hükümet edenlerden bir adım beklemektedir. O da ne olacaksa apaçık, sözü yalama yapmadan, zamana yaymadan atılacak adımdan ibarettir.