Aslında Muhsin Yazıcıoğlu’nu, 14 yaşından itibaren memleket millet sevdasını hecelemeye başladığı için değil, sokakların bölüştürülmesine ve insanımızın kavgasına zemin hazırlanan bir dönemde ülkü ocakları genel başkanı olarak ‘eller silah değil kalem tutmalı’ sözü ile çekim merkezi olduğu için değil, en az beş senesi hücrede olmak üzere 7,5 sene cezaevinde yattıktan sonra suçsuzluğu ile beraat edip hürriyete kavuştuğunda, devletine dava açmayı zül kabul ettiği için değil, cezaevinden çıktıktan sonra birçok siyasi aktörden davet almasına rağmen, gayem mağdur bir camianın mağduriyetini gidermektir diyerek, Selçuklu Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfını kurduğu için değil, TBMM yıllarında milletten yana duruşu ve vakarı ile nice azların iradesini tecelli ettirdiği, Müslümanların iktidarına mani oldu dedirtmediği, ordu gözbebeğimizdir, lakin namlusunu millete çeviren tanka selam durmam dediği için de değil,
Aslında Muhsin Yazıcıoğlu’nu,
Kısacık ömrünü gerçek bir dava adamı olarak yaşadığı, dik durduğu, kirlenmiş siyasi mülahazaların karşısında ahlakıyla zirve olduğu, i’lâ-yi kelimetullah için nizamı âlem diyerek Anadolu coğrafyası ile birlikte, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Kırım, Bosna, Kosova’daki mücadelelerin davacısı olduğu, bir saniyesine hakim olmadığımız dünya için fırıldaklığın lüzumsuzluğunu bütün idrak edicilere haykırdığı için anıyor ve 14 yıldır ilk günkü hüznüyle arıyoruz.