Demelerle Geçen Ömür

Murat-Karataş1Demelerle geçirilecek bir ömre sahip değiliz. 30 sene desen, söylesen, konuşsan başkalarının mutfağında planlananla bir sonuca varamazsın. Bizden istenen de zaten budur. O da  konuşmak. Ya da kanal kanal konuşanları, sitelerde yazılanları, ağza alınmayacak edep yoksunu ifadeleri takip etmek. Çıkarımlar yapmak. Komplolar kurmak. Yalana boğulmak. Yalandan ağlamak. Yalanlara şahit olmak. Üzeri kapatılamazların üzerinin maharetle kapanmasına, yürek hoşluğu ile muhabbet beslediklerimizin pervasızlığına, yenilenmek gibi yönetsel literatürde dahi rastlanmayan mazeret yumaklarına şahitlik etmek. Liyakati kendine yontanların okudukları gazeli tekrar tekrar dinlemek.  10 yıldır kendini başkaları üzerinden tarif etmeyi maharet bilenler konuşmak yerine, laf üretmek yerine, söz üretmek yerine, küfretmek yerine Türk milletinin geleceği için çalışsalardı şimdi fotoğraf çok daha farklı olacaktı. Kendilerini diğerleri üzerinden tarif etmeye başlayan anlayışlar aslında sonun başlangıcına çoktan ulaşmışlardır. Ama derinleşen, kutuplaşan Türkiye’de asıl büyük fotoğrafı gözden kaçırmak,  en büyük hatamız olacaktır. Sevdaları ve samimiyetleri ile mücadele edenlerin, kendi camialarına gönül verenlerin, bil cümle bütün bir milletin aralarında yaşayabilecekleri derin ayrılıklar, fitnecilerin, nifak tohumlarını serpenlerin yüreklerini hoşnut edecektir. Allah(cc) Bakara suresinde ‘onlara gelin bu memlekette hayırsız işler yapmayın denildiğinde, biz hep dirlik – düzen peşinde koşan insanlarız, diye karşılık verirler.’Bizim asıl yapmamız gereken bu oyunu bozmaktır. Hassasiyetlerimizin bizlere nakşettiği, peygamberi söz ‘din nasihattir’. Ve bizler son dönemde masumiyet karinesinden daha çok samimiyet karinesine muhtacız.

Gücün varlığından daha önemli olan gücün kaynağıdır. Kaynağını Haktan almayan bütün güç kullanımları kısa vadede kullananlara çıkar sağlamış görünse de uzun vadede mutlaka bumerang gibi kullananlarına geri dönecektir. Buna inancımız tamdır. Meseleyi içinde olduğumuz mecradan yorumladığımızda sendikal duruşumuz güçlü genel merkez algısından ziyade güçlü il teşkilatlarıdır. Güçlü, üretken, eğitimci arkadaşının beklentilerini takip eden, proaktif bir anlayışla mücadele etmeyi ve bu itibarla adım atmayı anlamlı gören girişimci il teşkilatlarıdır. Bizce gerçekleşmesi murad edilen, sendikal algının değişimini tetikleyecek ve kesinlikle sivil bir yapı inşa etmektir. Yoksa yapılanları tekrar eden bir sendikal duruş arzusunda değiliz. Sendikacılığı, birilerinin kodladığı şekilde kodlamak durumunda olmayacağız. Gördüğümüz, duyduğumuz ve bizlere dayatılan şey bizim nazarımızda sendikacılık değildir. Güven algısının ve nezaketin yerlerde süründüğü, küfretmenin alışkanlık olarak kabullenildiği, iftiranın kol gezdiği bir sendikal algının milletimize ve kamu çalışanlarına faturası aslında çok ağırdır. Bu minvalde bürokraside ve sivil alanlarda yaşanıla gelen sorumsuzlukların havada asılı kalmayacağını ve daha önemlisi bunları yapanların yanına hiç kalmayacağını düşünmekteyiz.

Sendikalara üye olunmasının karşılığında devletin üyelere ödediği toplu sözleşme primlerinin sivilleşmenin önünde bir engel olduğunu hep söyledik. Evet, bir takım standartlar, bu alanda uluslar arası kabuller var olsa da ülkemizdeki uygulama sendikaları siyasalaştırmakta, meslek örgütü olmaktan ziyade partilerin memur teşkilatları haline dönüştürmekte, sivilleşmesine mani olmaktadır. Sendikacılık iktidarlara rağmen yapılan bir mücadele ve haksızlığa, hukuksuzluğa meydan okumanın adıdır. Ve böyle olmalıdır. Bu çerçevede kendi üyelerimizle görüş alış-verişinde bulunarak içtimai hayatımıza ve duruşumuza uygun, anlamlı bir çaba hasretmekteyiz. İnşallah güzel olacak.

 2. Olağan Kongresini Aralık 2013’de gerçekleştiren Sendikamız, önce liyakat sonra hak vurgusu ile yaşadıklarımızın, gözden kaçırdıklarımızdan kaynaklı hatalar olduğunu söylüyor, bizleri muhafaza eden Sonsuz Kerem Sahibine şükrediyor, kardeşliklerimize gölge düşürmemek için dua ediyoruz.

 Allah emanet olunuz.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önce LİYAKAT, sonra HAK..!

GİRİŞ YAP