Ecdadımızın yaptıkları ile övünür dururuz. Oysa geçmiş sahiplenmektir doğrusu ve yanlışı ile. Geçmiş zayıflıklarımızın adresidir. Geçmiş çaresizliktir. Geçmiş tecrübedir. Geçmiş gözyaşıdır. Geçmiş övünçtür. Ama geçmiş geçmiştir. Şimdi bugüne bakmak, çalışmak, konuşmanın ötesinde yazmak, düşünmek, dinlemek büyük hakikatlere istikrarlı, arzulu adımlarla başlanması gerektiğini bilmek gerek. Malik olmanın değil layık olmanın sorumluluğunda olmamız gerektiğini unutmamak gerek. Sıradanlaşmadan, farklılıklarımızı ayrışma malzemesi olarak kullanmadan, desenlerin güzelleştirdiği kilim misali Anadoluluğun, Milli Ruh bütünlüğünün hakikatine erişmek gerek. Büyüklenmeden, hırsların rüzgârına kapılmadan kuşatıcı olmak, iddialarımızın toplanacağı ufku görebilmek gerek. Gelip geçici olana kapılıp asıl olanı gözden, yürekten uzaklaştırmamak gerek. Gaflete düşüp kopmaktansa, adım adım menzile yürümek gerek. Ferdiyetçiliğin tuzağına düşmeden bu canım vatanın bizlere her defasında yüklediği sorumluluk algısına sahip olmak gerek. Mart ayının yüreklerimizi dağladığı tarih şiarına, Çanakkale’ye, şehit diyarına yürekten yanmak gerek. Ölümü ölmeden yaşayan millet kahramanlarını hissetmek, evlatlarını vatana kurban eden, kınalayan annelerin gözyaşlarının sıcaklığını ve dualarını anlamak gerek. Bu zora tekrar düşürmesin Yaradan, ancak onların imtihanı gibi bir imtihanla tekrar yüzleşirsek ne yapacağımızı, ne yapabileceğimizi bilmek gerek.
Mart ayı bir hüznü daha açığa çıkarır yüreğimizde. Çözülmemiş, çözülememiş, çözülmek istenmemiş, rafa kaldırılmış bir hakikatin örtüsü var 2009 Mart ayının koynunda. Kimin nerede durduğunu karıştırırız. Kimin ne yaptığını. Durduğumuz yer açıktır da 2009’dan beri açık nerededir sorar dururuz. Soruların cevapları o günden beri kalkmayan karın altındadır. Bir masal kahramanını andırır şimdilerde Yazıcıoğlu. Eğitime ve gençliğe dair beklentisi ile bir elinde Kur’an bir elinde bilgisayar olan gençlerin masal kahramanıdır Muhsin Yazıcıoğlu. Nezaketi, cesareti, merhameti ile bütün dünyaya örnek olabilecek, vicdanların kahramanıdır. Dik duranların, diri duranların, topyekûn Türk Milletinin kahramanıdır. İzine sadece Anadolu’da rastlanmaz. Aliya İzzetBegoviçle anılır, Cevher Dudayevle cenk meydanında konuşulur. Mart ayında karartılan karanlığın içerisinde bütün inancımız ve duamızla siyasetin üstünde bir vedaya, hüzne sahne bir perdelik dokunuşla Rabbisine uğurladığımız Muhsin Yazıcıoğlu’nu şerefle anıyoruz.
Bizler geçmişimizin bizlere yüklediği ahde vefa ve minnet duygusunu unutmadan, hırslarına teslim olmadan, haksızlıklara karşı sessiz, hissiz kalmadan emin adımlarla yollara revan olacağız. Bu uğurda rahmetli Galip Erdem’in “Yenildik dediğiniz zaman değil yorulduk dediğiniz zaman yenilirsiniz” sözünün hakikati ile mücadelemize devam edeceğiz. Bu anlamda kamu çalışanlarımızın sivil inisiyatifini güçlü bir çatıya ulaştırmak adına sendikamız 2013 yılı ile birlikte Diva-Sen, Birlik Tarım-Sen, Tüm Büro-Sen, Tüm Yerel-Sen, Demokratik Sağlık-Sen ve Aktif Enerji-Sen in de aralarında bulunduğu sendikalarla güçlükleri ve güç olanları aşmak niyeti ile bir KONFEDERASYON ‘un kuruluşuna ortaklık etmiştir. Sendika algısının olumsuz olduğu bir dönemde gayesi insan, yol ışıklarını Milli, vicdani ve sivil anlayıştan olan, liyakat ehli olmanın ehemmiyeti ile ÖNCE LİYAKAT SONRA HAK demeyi ve var olan kötü algının değişmesinde sorumluluk üstlenmeyi vazife saymıştır.
Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.