ANLAMAYANA ORKESTRA

 

Şimdilerde yaşadıklarımızı pembe, turuncu, yeşil, mavi rengârenk kâğıtlara yazdığımızda bile kara kara okuyor, içeride çözüm diye yaşadığımız dayatmaları, dışarıda sömürmeye alışmış devletlerin ülkemize olan tavrını, Ortadoğu’nun kime yar olacağı sorusunun derin cevabını anlamakta zorlanıyoruz. Sınırlarımız dışında teğet yaşanan savaşın ve sınırlarımızı zorlayan kararların, etnik dayatma haline gelen zırvalamanın, içinden geçmekte olduğumuz darboğazın ülkemiz menfaatleri açısından hangi irade ile şahlanacağını da merak etmekteyiz. Türk’ü millet yapan güçlerden biri hainleri bulup cezalandırabilme iradesinin var olma gücüdür. Üst perdeden cümle kurmak bir mana ifade etmemekle birlikte güvenin ve sığınılacak yerin bu coğrafyada Türkiye olduğu açıktır. Ayn-el Arap bahanesi ile taş atan hainlerin gölgelendiği coğrafyanın adı Türkiye’dir. Onlara ceza verilmesini beklediğimiz iradenin adı da Türkiye olmalıdır. Her ne şekilde olursa olsun bütün taş atanları ve onların tezgâh kurucularını toplayacak ve onlara sığınılacak yerin Türkiye olduğunu anlatacak bir devlet politikasını görmek istemekteyiz! Sözün gücü kürsünün süsü olmaktan ötedir devlet geleneğimizde. Bugün de öyle olmalıdır vatan hainlerine.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti 62. Hükümetinin başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın hocam;  Yeni diye kodladığınız ve yapısal hamlelerle sürdürülebilir büyümeyi, istikrarı sağlamlaştırmak üzere cümlelerinizde defaten yer bulan Türkiye’miz, Kamu Yönetimi alanında da mutlaka bir yenilenmeye muhtaçtır. Birliğimiz ve dirliğimiz için siyasi görüşleri sizlerle aynı olmamakla birlikte bu ülkeyi en az sizler kadar seven ve mücadele etmek isteyen nice kamu çalışanın varlığı ve ortaya koyacakları hizmetlerin yüreklendirilmesi Türkiye’mizin geleceğine güven verecektir. Ortak değerlerimize verdiğimiz desenleri anlamayan idrak fukaralarının danışmanlığı ve uygulamaları yüzünden ortaya çıkan hak gaspları her bir kamu çalışanının aklını meşgul etmektedir. Dolayısıyla Yeni Türkiye’nin Kamu Yönetimi konusunda ne yapacağı merakla beklenmektedir. Çaba ve emek hasrettiğimiz eğitim camiası boyutundan meseleyi irdelersek;  Sendikal iktidara gerek Milli Eğitim Bakanlığı ve gerekse taşra teşkilatları organizasyon şemasında siyasi iktidar tarafından açılmış meşru olmayan alan, kamu yönetiminde bugünün tartışmasız en derin sorunudur. Kamu İnsan Kaynakları Yönetiminde haddini ziyadesiyle aşanların at koşturduğu, üst mercilerin müdürlükler mi yoksa sendikamı olduğu konusunun tartışmasız kaldığı bu dönemde alınan kararların uygunluğu da değildir kaygı verici olan. Kararların uygulanması sürecinde yaşanılan ve yaşatılanlardır. Bu itibarla Rotasyon konusunun pratiği korkutmaktadır öğretmenlerimizi ve Türkiye’miz bu anlayışla ilerlemeye çalışmaktadır! Ömer Dinçer, bakanlığı döneminde eleştirilen onca yanlışına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ve taşra teşkilatlarını ekibinin iradesi yönetiyorken şimdilerde bakanlığın nasıl yönetildiğinin cevabı Yeni Türkiye’nin tarifi sizde saklı kodları ile ifşa edilecektir.

Sendikacılığın meczup bir dönemden geçtiğini düşünen ve bu yüzden sendikacılık kisvesi altında cemiyetçilik yaparak üyelerinin bütününe ulaşmaya çalışan önce liyakat sonra hak söyleminin ısrarcıları olarak, İhanet kolaycılığını pervasızca farklı düşünenlere yakıştırmayı adet haline getirmiş büyük davaların sahte kahramanlarını,  samimiyet karinesinin dışında değerlendirmekteyiz. Etrafındakileri kendi penceresinden bakmaya zorlayan, gurup düşünüşünü korku kültürü etrafında şekillendiren anlamını yitirmiş sendikal bakışa sahip olanların bu şekilde var olma inadı devam ettiği müddetçe güvenilir soluk meclislerine olan ihtiyaç kaçınılmaz olacaktır. Şuurunu yitirmiş olanların cahiliye adetlerine teslim olmaları dışında bir hakikatleri yoktur ne yazık.

Allah’a emanet olun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önce LİYAKAT, sonra HAK..!

GİRİŞ YAP